KAF, Ankara’nın Çankaya ilçesinde küçük bir reklam ajansı. Kurucuları eski mesai arkadaşlarımız. Sekiz yıl önce kurulmuş olan ajansın salonunda son beş yılda alınmış 25 kadar Kristal Elma ve Kırmızı ödülü sergileniyor; ödül kadar değerli başka gurur kaynakları da var.
KAF, Ankara’nın Çankaya ilçesinde küçük bir reklam ajansı… Henüz sekiz yaşında olan ajansın salonunda son beş yılda alınmış 25 kadar Kristal Elma ve Kırmızı ödülü sergileniyor. Ayrıca Amsterdam’daki VU Üniversitesi Sanat Fakültesi’nin bir kitabında ‘reklamda metafor kullanımına örnek’ olarak izinleri alınarak kullanılan bir çalışmaları var. Çocuk mültecilerle ilgili ‘Adana Dost Eller’ başlıklı bir çalışmalarına 2016’da dünya çapında en iyi reklam çalışmalarını arşivleyen Alman Lüzer’s Archive dergisinde yer verildi. KAF, derginin reklam ajansları listesinde bu çalışmasıyla 895. sırada yer alıyor. Çocuk mülteci kavramını çarpıcı bir yorumla anlatan çalışma, ayrıca 2017 Kristal Elma yarışmasında Toplumsal Sorumluluk ve Sivil Toplum Kuruluşları kategorisinde Ulusal Gümüş Kristal, 2017 Kırmızı ödüllerinde Ulusal Başarı Belgesi, Jüri Özel Ödülü ve En İyi Sosyal İçerikli Reklam Kırmızı Bölge Ödülü aldı.
Ödüllere, başarılara rağmen bir reklam ajansının ekonomik kriz ortamında ayakta kalması kolay değil. Bu yüzden KAF’ın kurucuları küçük ve kreatif bir ajans olarak kalmaktan yana. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir gün kendi ajanslarını kurma hayaliyle mezun olan Aziz Yayla ve Hüseyin Kaim ile başarıları ve zorluklarıyla KAF Reklam Ajansı’nı konuştuk.
KAF nasıl kuruldu ve bugüne nasıl geldiniz?
Aziz: Kaf, biz üniversitedeyken kurulmuştu. Biz Hüseyin’le beraber üniversitede okurken aynı zamanda Birlik Mahallesi’nde Mozaik Reklam’da ve Zeplin’de çalışmaya başladık. Piyasayı biz ilk bu ajanslar ile tanıdık. Her fırsatta da işi nereden öğrendiğimizi söyleriz ve Hüseyin ile kendi aramızda konuşurken, “İyi ki orada başlamışız” deriz.
KAF yine Birlik Mahallesi’nde kuruldu. Okuldayken de çalışırken de kendi reklam ajansımız olsun istiyorduk. Bu işi biz yapalım istiyorduk ama bu işi yapmak için epey bir yolumuz olduğunu, öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu biliyorduk. Sektörde birkaç yerde çalıştıktan sonra artık zamanı geldi dedik.
Sektörde şöyle bir sıkıntı vardı, kreatif ekip ne kadar büyürse müşterilere verdiğiniz hizmete olan ilgi azalmaya başlıyor. Büyüdükçe daha fazla büyümek, daha fazla eleman almak ve daha fazla müşteri bulmak gerekiyor. Böyle olunca müşteriye ayırılan vakit azalıyor; dolayısıyla kreatif iş yapma gücü kayboluyor. Biz 2011 yılında Hüseyin’le beraber şirketi 5 bin lira sermaye ile ‘ev ofis’ olarak kurduk. Amacımız da her zaman küçük kalarak büyük işler yapmak oldu. Biz büyümek istemiyoruz. En fazla 6 kişilik ekiple verebileceğimiz kadar markaya hizmet verip onun karşılığını almak istiyoruz. Başlangıçta da düşündüğümüz şey, iyi iş yaparak “Ankara’da KAF diye bir ajans var, iyi işler yapıyorlar” dedirtmekti. Hasbelkader aldığımız birkaç ödül, etraftan duyduklarımızla doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz. Çok para kazanmadık ama iyi işler yapmaya gayret gösterdik.
Hüseyin: 2012’de ufak işler yaptık, 2013’ün başında iki büyük iş aldık. 2013’te aldığımız işlerle yolumuza devam ettik. Şu an 4 kişiyiz. 6 kişiye kadar çıktığımız da oldu.
Bugün, geçen seneden hiçbir müşterimiz yok. Bütün müşterilerimizi mevcut konjonktürün etkileriyle kaybettik; 2018’in ortasında yeniden kurulduk diyebiliriz.
Yıl içinde ortalama kaç müşteriye hizmet veriyorsunuz?
Aziz: Aylık çalıştığımız firmalar vardı. Aylık olarak müşteri para ödüyor, anlaşma dahilinde bütün işlerini adete bağlı kalmadan yapıyorsunuz. Böyle dört müşteriyle ajans dönüyordu. Arada gelen parça işler de oluyordu. Ama şu anda böyle müşterimiz yok.
Hüseyin: Yıl bazında toplam 10 müşteriyle çalışıyoruz diyebiliriz. Biz küçük olduğumuz için müşteri seçme lüksümüz oluyor. Aklımıza yatmayan, keyifli çalışmayacağımızı düşündüğümüz işleri geri çeviriyoruz. Müşterilerimizi genelde kurumsal ve ajans deneyimi olan firmalardan seçmeye çalışıyoruz. Ajanslarla yeni çalışmaya başlayan firmalarla iletişim sorunu yaşayabiliyoruz.
Neler yapıyorsunuz?
Aziz: Biz Ankara’da olmanın verdiği avantaj ve dezavantajlarla çalışıyoruz. Reklamcılık piyasasındaki birçok işi yapıyoruz. Bunlar eskiden çizgi altı ve çizgi üstü diye ayırılırdı. Çizgi üstünde ulusal kampanya da yapıyoruz; reklam da, billboard, gazete ilanları da hazırlıyoruz. Ama çizgi altı diye nitelendirilen katalog, broşür işleri, kartvizit, kurumsal tasarım işleri de yapıyoruz. Logo tasarımı yapıyoruz, matbaaya gidip baskı kontrol işini de yapıyoruz, medya satın alma yapmamaya çalışıyoruz ama müşterimiz isterse outdoor medya satın alıyoruz. Sosyal medya hizmeti revaçta; bu hizmeti vermiyoruz ama projenin içinde onu bir enstrüman olarak kullanıyoruz. Web sitesi arayüzü tasarlıyoruz ama web sitesinin kodlamasını dışarıdan hizmet alarak yaptırıyoruz.
Hüseyin: Kendi içimizde çözebileceğimiz işleri bütçe ve imkân varsa dışarıdan daha profesyonel çözmeyi tercih ediyoruz. Dışarıdan hizmet alırken de bütçeye göre işini en iyi yapanlarla çalışıyoruz.
Aziz: En iyisini yapamıyorsak, en iyisini yapanla çalışıyoruz.
“Fikre barkod koyamadığımız için büyük sıkıntı yaşıyoruz”
Fikri nasıl fiyatlandırıyorsunuz?
Aziz: Türkiye’de öyle bir sıkıntı var. Fikrin para ettiğini henüz anlayamadık. Patentlerde, icatlarda bile öyle bir sıkıntı var. Elle tutulamayan bir şey olduğu için böyle algılanıyor olabilir. Fikre barkod koyamadığımız için büyük sıkıntı yaşıyoruz.
Hüseyin: Ortalama bir fiyat var; evet. Ama çıkan fikir çok iyi de olabiliyor mükemmel de olabiliyor. Fiyat neyse o oluyor. Geri dönüş reklamı yaptıktan sonra oluyor. Firmaya çok para kazandıran bir iş bize prestij olarak dönüyor. Aynı firma bizimle çalışmaya devam ediyor ya da işi görenler müşteri olarak geliyor. Beş lira fiyat verdiğimiz iş tuttu diye daha fazla kazanmıyoruz. Beş lira dediysek, beş lira kazanıyoruz.
Aziz: Şu anda tartışılan bir şey bu konu. Prodüksiyon tarafında kişinin katkısı alınabiliyor. Fotoğrafçı ya da yönetmenin bir ‘kaşe’ ücreti var. Bu kaşe de kişiden kişiye göre değişiyor. Firma da bütçesine göre çalışacağı kişiyi seçiyor. Bir işi yaptırdığınız zaman ne kullanıldığı da önemli. Onlar aynı işi belirli bir dönem kullandırıyor. Kullanılan iş üzerinden para alıyorlar.
Hüseyin: Nerede kullanacağı da önemli. Ankara yerelinde fiyat başka, ulusalda fiyat başka.
Aziz: Bizim işte böyle bir durum yok. Bizim işimiz %50 satış artışını yakaladıysa müşterimiz bunu bizimle paylaşmıyor bile. Onu ortaya koyabilmemiz için araştırma yaptırmak gerekiyor. Araştırma için de müşteri analiz bütçesi çıkarmıyor. Bittikten sonraki araştırmaları piyasaya açık araştırmalardan takip edebiliyoruz. Ölçülemeyen bir şey olduğundan ölçülemeyen bir ücretlendirme sistemine girmiş oluyoruz.
Hüseyin: İyi fikrin kazancı direkt olmuyor. Sonradan geliyor.
Ödüllere gelelim, ilk ödülü ne zaman aldınız?
Aziz: İlk ödülü 2014 yılında aldık. Aslında üniversiteden beri bir ödül hastalığımız var. Yarışmaların ödülden ziyade işin içerisinde dinamik olarak kalmanızı sağlayan bir yanı var. Piyasada uluslararası çapta iş üretme şansınızı daha yüksekte tutuyor. Sadece ulusal değil uluslararası yarışmalara da iş gönderdik. Amerikan Kültür Derneği için yaptığımız bir çalışma ile PIAF Prag Uluslararası Reklam Festivali ‘Flash Impact’ Kategorisi’nde ‘kısa liste’ye kaldık.
Ödül için çalışmak bir yöntem. Sorun çözücü işler olabiliyor ama bu işler her zaman ‘brief’ dahilinde yapılmayabiliyor. Hayalet (Ghost) adıyla bilinen bu çalışmalar piyasada çok tasvip edilen bir çalışma sistemi değil.
Hüseyin: Ajansı dinamik tutan şeyler bu işler. Bazen müşteriye yaptığınız ödüllük iş müşterinin oynamasıyla başka bir şey oluyor. Ghost işlerde durum böyle değil.
Aziz: 2014 yılında ahşap oyuncak yapan bir firmamız vardı. Onlara yaptığımız bir çalışma ile katılmıştık. O Kırmızı’da ödüllendirildi, Kristal de almıştı aynı yıl. Kırmızı’nın bir bölgesel bir de ulusal kategorisi var. Bölgesel, İstanbul dışındaki ajansları kapsıyor. Ulusal da İstanbul’un da içinde olduğu kategori. Kristal Elma’da 27. Yarışmaya kadar İstanbul dışına çıkan Ulusal ödül yoktu. İlk defa bizimle çıktı.
Sizin en çok gurur duyduğunuz ödül hangisiydi?
Hüseyin: Çocuk mülteciler ile ilgili yaptığımız çalışma bizim en gurur duyduğumuz işlerimizden.
Aziz: Birçok ödül aldık ama hiçbir zaman müşterilerimizden “şu iş de geç kaldı” lafını duymamış olmak bizim için büyük ödül. Bize pahalı diyebilirler, uygun iş çıkartamadılar diyebilirler ama bu iş kalitesiz ve zamanında gelmedi diye bir yorum almadık. Hayatımızı da bunun üzerine kurguladık.
Hüseyin: Beğenilmeyen işler olmuştur ama baştan savma yapılmış iş yoktur.
Aziz: Amsterdam’da bir İletişim Fakültesi bizim ağ güvenliği konulu bir işimizi yüksek lisans öğrencilerine reklamda metafor kullanımına örnek olarak göstermek için izin istedi. Bir eğitim kitabında çalışmamız öğrencilere ismimizle gösteriliyor.
KAF’ın ödülleri http://www.kaf-adv.com adresinde görülebilir.