Kaunain SHAHIDI / Packaging MEA İş ve Teknoloji Editörü,
Kaunain Shahidi, ambalaj geliştirme ve satın alma alanında 20 yılı aşkın deneyime sahip stratejik bir düşünür. Yenilikler, trendler ve teknolojiler konusunda uzmanlığı ile geniş bir baskı ve ambalaj yelpazesi hakkında kapsamlı bir anlayışa, bilgiye ve pratik deneyime sahip. Düzenli olarak çeşitli seminer ve konferanslara katılarak, 21. yüzyılın dijitalleşen ekonomisinde inanılmaz ve karmaşık bir geleceği olan ancak markalar ve iş büyümesi için büyük potansiyele sahip büyüleyici ve dinamik konular olarak gördüğü baskı, ambalaj ve tedarik zinciri hakkındaki fikirlerini paylaşıyor. Kaunain’e LinkedIn üzerinden ulaşabilirsiniz.
Eminim siz de benimle aynı fikirdesinizdir: ‘Sürdürülebilirlik’ kelimesini duyan herkeste çok özel bir sempatik duygu uyanıyor ve artık sadece moda bir kelime olmaktan çıkıp baskı ve ambalaj da dahil olmak üzere birçok ekonominin itici gücü haline gelen bu kelimenin tüm olumlu yönleri veya anlamlarıyla bağlantı kuruyoruz. Sıradan insanların bakış açısından bu büyülü kelimenin en genel anlamı ‘doğal kaynakları korumak’. Baskı ve ambalaj endüstrileri açısından bakıldığında, muazzam gelişmeler kaydedilmiş ve son birkaç yıl içinde cemiyet, yenilikçi malzemeler, makine çözümleri ve doğal ve diğer kaynakların daha az kullanıldığı teknik uyarlamalar yoluyla çok sayıda sürdürülebilir konsepti uygulamayı başardı.
Sürdürülebilirlik kelimesinin kökenine gelince, bu insanlık için yeni bir kavram değil. Uzun zaman önce, 1713’te, Almanya’nın Saksonya eyaletinde Kraliyet Madencilik Ofisi Başkanı olan Hanns Carl, dönemin önemli kaynağı olan kerestenin potansiyel kıtlığının ayrıntılarını bulmak amacıyla bir kelime kullanma fikrini ortaya attı. Hanns, ahşabın yalnızca yeni bir büyüme ile ikame edilebileceği zaman hasat edilmesini önermişti. Ormancılık uygulamalarını tanımlamak için Almanca ‘Nachhalten’ (sürdürülebilir) kelimesini kullandı. Daha sonra, bir başka Almanca kelime olan ‘Entwicklung’un eklenmesiyle ‘Nachhaltige Entwicklung’ (sürdürülebilir kalkınma) terimini elde ettik.
2024’e doğru hızla ilerliyoruz ve iklim değişikliği insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık tehdidi. Etkileri, hava kirliliği, hastalıklar, kötü fiziksel ve ruhsal sağlık, aşırı hava koşulları, artan açlık ve özellikle insanların tarım yapamadığı veya gıda bulamadığı çeşitli yerlerde kötü beslenme yoluyla şimdiden görülebilir.
İklim değişikliği
İklim değişikliği, güneş, toprak ve okyanuslar, yağmur, rüzgar, ormanlar, çöller ve savanlardan oluşan ve biz insanların yaptığı her şeyi içeren birbirine bağlı bir sistem olan küresel iklimdeki değişimi ifade eder. Bilim insanları, başta atmosferik CO2 ve küresel sıcaklık olmak üzere sera gazı emisyonları, deniz seviyesindeki değişiklikler, buzulların genişliği, fosil kayıtları ve türlerin dağılımı da dahil olmak üzere iklim değişikliğine ilişkin çeşitli ikna edici kanıtlar buldular. Bu veriler, CO2 seviyeleri ile küresel sıcaklık arasında güçlü bir korelasyon olduğunu gösteriyor.
Uzmanlar, iklim değişikliğinin gezegenimiz üzerindeki kaçınılmaz felaket etkilerini durdurma konusunda ciddiysek, küresel sıcaklık artışını (ısınmayı) en aza indirmemiz gerektiğini, bunun da küresel sera gazı emisyonlarında 2030 yılına kadar en az %43 oranında acil ve çok önemli bir azalma anlamına geldiğini söylüyorlar.
Milyon dolarlık soru şu: “Artan sıcaklıklar konusunda ne yapabiliriz? Bu devasa görevin tek ya da basit bir çözümü yok. OECD (Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü) kılavuz ilkelerine göre çözümler, fosil yakıtlar da dahil olmak üzere çevreye zarar veren sübvansiyonların kaldırılması, CO2 ve metan gazı emisyonlarına vergi konulması, iş birliğine dayalı inovasyon ve yeşil teknolojilerin desteklenmesinde bulunabilir. İklim değişikliği konusunun ciddiyeti ve etkileri göz önünde bulundurularak, UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) 17SDG’si (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri) dışında, farklı seviyelerdeki çeşitli uluslararası kuruluşlar Net Sıfır, Karbon Nötrlüğü ve ESG gibi birçok kavramı kulanmaya başladılar. Tüm bunlar doğrudan veya dolaylı olarak sürdürülebilirliğin daha geniş kapsamıyla ilgilidir. Ancak daha fazlasının yapılması ve dünyanın tüm bölgelerinin katkıda bulunması gerekiyor.
MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) söz konusu olduğunda, iklim tehlikeleri perspektifinden bakıldığında, bölge en hassas coğrafi alanlardan biri olarak kabul ediliyor ve aşırı yüksek sıcaklıklar, sınırlı tarım arazileri ve su kıtlığı gibi iklimle ilgili zorluklarla karşı karşıya kalınıyor. Bunun da ötesinde, nüfus hızla artarken, Körfez İş Birliği Konseyi (KİK) ülkeleri dünyada kişi başına en yüksek karbon emisyonu seviyelerinin olduğu ülkeler arasında yer alıyor ve büyük miktarlarda fosil yakıt ihraç ediyorlar.
İklim değişikliğinin etkilerini kontrol altına almanın içerdiği tüm zorluklara rağmen, MENA’nın büyük ekonomileri en az 2060 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma taahhüdünde bulundular. Emisyonların kontrol altına alınması, doğal gaz kaçaklarının azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması gibi çeşitli girişimler ciddiyetle ele alınıyor ve döngüsel ekonomiye odaklanırken karbonun değerlendirilmesine vurgu yapan yenilikçi çözümler ve yeni teknolojiler aracılığıyla başka birçok adım atılıyor.
BAE, ülkede planlanan bir dizi benzer projenin ilki olan büyük bir CCS (karbon yakalama ve depolama) projesi geliştiriyor. BAE’nin bu yıl Aralık ayında ev sahipliği yapacağı 2023 BM İklim Değişikliği Konferansı COP28’in (Taraflar Konferansı) iklim eylemini güçlendirmesi ve bölgede sürdürülebilirliğe yönelik dönüşümleri daha da ileriye taşıyacak yenilikçi çözümler için bir platform görevi görmesi bekleniyor.
Çeşitli yerel marka sahipleri ve ambalaj üreticileri, sürdürülebilirlik raporlarında iyi bir şekilde yayınlanan net sıfır hedeflerine ulaşma odağıyla zorlukları azaltmak için çok sayıda girişim başlattı. Bölgenin önde gelen ambalaj malzemesi tedarikçilerinden Tetra Pak’ın, güneş fotovoltaik kapasitesini iki katına çıkararak faaliyetlerinde yüzde 80 yenilenebilir elektriğe ulaştığı ve sera gazı emisyonlarını 2019 baz yılına kıyasla %36 oranında azalttığı bildirildi.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın önde gelen gıda ve içecek şirketi Almarai’nin son Sürdürülebilirlik Raporuna göre, şirket 2025 yılına kadar 9.000 metrik ton atığı önleme hedefine sahip ve bugüne kadar toplam 6456 metrik tona ulaşmış durumda. Şirket, 2022 yılında 713 metrik ton plastik ve yıllık 74 metrik ton kâğıt ağırlığını ortadan kaldırdı. Ambalaj tasarım sürecinin bir parçası olarak Almarai, ilk aşamalarda ambalajın gerekli olup olmadığı konusunda bilinçli bir karar veriyor ve ambalaj tasarımlarında döngüsel ekonomi düşüncesini teşvik etmek için geri dönüştürülmüş malzemeler kullanmayı da göz önünde bulunduruyor.
Çeşitli sürdürülebilirlik programları, girişimleri ve gündemlerinin ortasında, uzmanlar bir başka milyon dolarlık soruyu sormaya başladı: “Sürdürülebilirlik kavramı dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukları yönetmek için yeterli mi?” Çevreye daha az zarar vermek yerine, ekolojik sistemlerin sağlığını yönetmek ve korumak için başka nelerin keşfedilebileceği tartışılıyor.
Sürdürülebilirlik adı altında yaptığımız uygulamaların çoğu, çoğunlukla doğal kaynakların aşırı sömürülmesi ve kullanılmasından kaynaklanan zararı azaltmaya çalışmaya odaklanıyor. Hepimizin sorması gereken soru şu: Bu yeterli mi, yoksa daha fazlası yapılmalı mı?
Çözüm yalnızca teknolojide değil!
Uzmanlar iklim krizinin sadece teknoloji ile çözülebilecek bilimsel bir sorun olmadığını söylüyor. Bu, yaşam tarzı tasarımlarımız açısından doğayla uyum sağlamayan insanlar tarafından yaratılan bir sorun. Teknolojiler ve sistemler sınırlı bir rol oynayabilir; doğaya ve onun yarattıklarına saygı ve şefkat unsurları getirerek tutumlarımızda, yaşam tarzlarımızda ve doğayla etkileşim biçimlerimizde bir paradigma değişikliğine gitmemiz gerekiyor. Görünenin ötesini görmeli ve sürdürülebilirliğin ötesine bakmalı ve sistemlerimizi yeniden tasarlamayı düşünmeye başlamalıyız.
Baskı, enerji yoğun bir endüstri ve ham maddelerden biri olarak oduna güvenmek, yüksek su tüketimi, katı atık üretimi ve hava kirliliği gibi benzersiz bir dizi soruna sahip; ayrıca tüketicilerin ormansızlaşma konusundaki duyguları da sıklıkla dile getiriliyor. Kendine has bir ünü olan plastik hakkında yorum yapmıyorum. Baskı ve ambalaj değer zincirinde yer alan tüm paydaşların bütünsel bakış açısını göz önünde bulundurarak daha sürdürülebilir bir şekilde çalışma şeklimizi iyileştirebilmemiz için hep birlikte sistemimize ve tasarımına bakmamız gerekiyor.
Baskı endüstrisi kardeşliğinin tek bir platformda bir araya gelmesi, düşünce ve fikir alışverişinde bulunması ve mevcut uygulamaları değerlendirerek daha iyi bir gelecek için sistemleri yeniden tasarlaması için büyük bir fırsat sunan drupa’nın önemi ve rolü, istihdam, gelir, toplum ve yerel ekonomiyi göz önünde bulundururken herhangi bir eylemin çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeye odaklanıyor.
drupa 2024’te sürdürülebilir baskı metodolojileri ve uygulamaları ve bunların itici güçleri, mevzuatı, sürdürülebilir baskı ve çevre yönetmelikleri için metrikler, karbon azaltma sistemleri, tehlikeli atık yönetmelikleri, entegre kirlilik önleme ve kontrolü ve sürdürülebilir bir şekilde çalışmak için en son süreç ve sistemlerinde çeşitli yenilikçi çözümlerin ve en son trendlerin sergilenmesi bekleniyor. Çünkü sürdürülebilir baskı sadece çevresel iddialarda bulunmak veya akreditasyon elde etmekle ilgili değil; kesinlikle bundan çok daha fazlası.
Bütünsel olarak düşünüldüğünde, her şirket, sektör ve bölge kendine özgü zorluklarla karşılaştığından, sürdürülebilirlik için bir eylem planı geliştirirken kültürlere, zihniyetlere ve fütüristik bir yaklaşıma tam bir ciddiyetle odaklanmak önemli En son dönüştürücü teknolojilerin kullanımı ile iyi düşünülmüş ve entegre bir iş birliği çok gerekli.
Öğrencilere sürdürülebilir alışkanlıkları benimsemeleri için bilgi ve beceri kazandırmak, daha yeşil bir gelecek inşa etmenin ilk adımı olduğundan, eğitim sistemimizin mevcut tasarımı gözden geçirilmeli. Gerekirse, ilgili ve bölgesel iklim eğitimi müfredatı geliştirilmeli. Genç nesiller iklim değişikliğinin ne olduğu, zorlukları ve çevrenin korunması ve ilgili tüm risklerin azaltılmasında oynanacak çeşitli roller hakkında kapsamlı bir anlayışa sahip olunmalı. Ayrıca, yenilikçi düşünce ve fikirlerin yeni bir gerçekliğe dönüştürülmesi aciliyet arz ettiğinden, yeşil sektörde çalışabilecek donanıma sahip olmalıdırlar.
BAE bu yönde olumlu bir adım attı ve kısa bir süre önce Eğitim Bakanlığı, ülkedeki okul ve üniversitelerde dünya standartlarında bir iklim eğitimi programına öncülük etmek üzere UNESCO ve UNICEF ile Yeşil Eğitim Ortaklığı’nı imzaladı.
Bir profesyonel olarak Sürdürülebilirlik konusundaki endişelerimizi yansıtırken, bir birey olarak da içimize bakmak aynı derecede önemli, hepimizin gezegenimize karşı belirli sorumlulukları olduğunu unutmamalıyız. Belki bilmiyoruz ama yaşam tarzımıza bağlı olarak her birimizin kendine özgü bir karbon ayak izi var. Sabahtan yatağa girene kadar yaptığımız seçimlerle çevremiz üzerinde bir etki yaratıyoruz. Şimdi kendi kendimizi denetleme zamanı. Yaşadığımız yeri, yemek seçimlerimizi, kullandığımız aletlerin sayısını, ulaşımı, alışveriş alışkanlıklarımızı, seyahatlerimizi, tatillerimizi ve daha birçok şeyi kontrol etmemiz gerekiyor.
Eğer bir durup doğanın tüm ekosistemine bakarsanız, tasarım harikası aklınıza gelir; çünkü tasarım, içinde yaşadığımız dünyayı düzenlemekten sorumlu olan temel bir kavram ve bu, evren tarafından çok güzel ve mükemmel bir şekilde yapılıyor. Ancak biz insanların yaşam tarzlarımız ve sistemlerimizin tasarımları aracılığıyla yaptıklarımıza bakarsak, doğanın harika yaratımını korumak ve muhafaza etmek için kesinlikle beklendiği gibi karşılık vermiyoruz; yaşam tarzlarımızı ve kendimizi içine hapsettiğimiz sistemleri yeniden tasarlamamız gerekiyor.
Bir dizüstü bilgisayardan diğerine gönderilen kısa bir e-postanın 0,3 g CO2e (karbondioksit eş değeri) yaydığı tahmin ediliyor. Hmmmm, sürdürülebilirliğin gelecekle ilgili güçlü bir çağrışımı olduğundan, tüm karar alıcıların bu seviyeye kadar düşünmesi ve bazı bilinçli seçimler yapması eşit derecede önemli olabilir mi?
Elbette, sürdürülebilirlik düşündüğümüzden daha önemli ve daha derinlemesine düşünüp hızlıca harekete geçmenin tam zamanı; zamanımız tükeniyor. Tek gezegen olan Dünya’nın, değişiklikleri gerçek anlamda hayata geçirmek için yardımımıza ve kararlılığımıza ihtiyacı var.