Başak Matbaacılık Tanıtım, Ankara Gimat’taki matbaasını Akyurt’ta kiraladığı ve daha önce web ofset tesisini kurduğu yeni binaya taşıdı.
(Ankara) Başak Matbaacılık, yaklaşık üç yıl önce web ofset tesisini kurduğu Akyurt’taki binada tüm matbaayı bir araya topladı. Gimat’ta bulunduğu binanın yedinci katında sadece ofisi kaldı.
Başak Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri Şirketi Genel Müdürü Özcan Öztürk, Matbaa Haber’in sorularını yanıtladı.
Taşınma sürecinizi en başından anlatır mısınız, nasıl karar verdiniz ve gerçekleştirdiniz?
Akyurt’taki tesisimizi oluştururken, bir – iki yıl içerisinde bütün birimlerimizi bir merkezde toplamayı düşünüyorduk. Bunu gerçekleştirebilmek için bölgeye bizim ve müşterilerimizin alışmasını sağlamak amacıyla belirli bir süreye ihtiyacımız olduğunu öngörmüş, sürecimizi bu doğrultuda planlamıştık. Bu doğrultuda aslında yılbaşı ertesinde taşınmayı tamamlamayı düşünmüştük. Ama tamamlanması gereken işlerimiz ve sonrasında gelişen pandemi nedeniyle süreç biraz uzadı. Pandemi döneminde işler biraz farklılaştı, buna rağmen her iki tesisimizde de üretime ara vermeden taşınma sürecini tamamlamış olduk.
Şimdi kolay görünüyor ama yüzlerce TIR gelip gitti, yorucu bir süreç yaşadık. Ama bizim çok iyi bir teknik ekibimiz var. Bakım ve onarımdan makineleri söküp yeniden kurmaya kadar pek çok işi kendi bünyemizdeki teknik ekibimizle gerçekleştirebiliyoruz. Bu taşınma sürecinde de işin büyük bölümünü teknik ekibimiz çözdü, dışarıdan teknik hizmet konusunda sınırlı destek aldık.
Satın almayı düşündünüz mü?
Web ofsetleri satın aldığımızda yer bulmamız lazımdı. Ama kısa sürede bir satın almanın gerçekleşmeyeceğini gördük ve buradaki binayı kiraladık. Buraya taşınmamızın üçüncü yılındayız ve hâlâ doğru yaptığımızı düşünüyorum. Para her türlü değerlendirilebiliyor. Bina sahibi gayrimenkul satın alıp yatırım yapıyor ve kira geliri elde ediyor. Biz de yatırımımızı kâğıt, makine vb.lerini satın alarak gerçekleştiriyoruz.
Tesisimizde kâğıt depolamak için dışarıda yaptığımız sundurmalarla birlikte toplam 14 bin metre kare kapalı alanımız var. Bu dönem primetime dönemi ve bu dönemde işler arttığından mevcut alan da yeterli olmuyor. Bir iki haftadır 24 saat çalışmaya döndük.
Büyük işletmelerde personel yönetiminin zorlukları vardır; siz bu konuda yaşanabilen zorlukları nasıl aşıyorsunuz?
200 civarında personelimiz var ve çoğunluğu uzun yıllardır bizimle çalışıyor. Görev ve sorumluluğun doğru tanımlandığı bir sistem oluşturursanız, personelin başına uygun bir yönetici getirirseniz ve o yöneticiyle sorumluluklarınızı paylaşırsanız, daha az problemle karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla personelimizden yöneticilerimize, hatta müşterilerimize kadar birbirimizi iyi anlıyoruz ve pek sorun yaşamıyoruz. Personelimizin büyük bölümü uzun süredir bizimle çalışıyor, aramıza yeni katılanlarla da uyum sorunu yaşamıyoruz. Yıllar içerisinde Başak Matbaacılık kurum kültürü oluşturmayı başardık. Ufak tefek aksaklıklar olmuyor değil, insanın olduğu her yerde hata da olur ama bunları oluşturduğumuz kurum kültürü ile aşıyoruz. Bugüne kadar aşamadığımız ya da bizi zorlayan önemli bir sıkıntı yaşamadık.
Oluşturduğumuz yapının işleyişini bu taşınma sürecinde test etme imkanımız da oldu. Bir buçuk – iki yıllık süreçte personelimiz de buraya taşınma fikrine alıştı. Servislerimiz var, ek hizmet de alıyoruz. Sonuçta sıkıntı yaşanabilecek bir süreci sorunsuz tamamladık.
Sezon nasıl geçiyor?
Bu sezon bilinmeyenler oldukça fazlaydı. Milli Eğitim Bakanlığı ihalesi erken yapıldı; ihaleden kendi yayınlarımız haricinde iş alamadık. Ama ben bu durumdan rahatsız değilim. Köklü bir işletmemiz var. Uzun yıllardır bu sektörde hizmet veriyoruz. Önceden Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptığımız işler toplam üretimimizin neredeyse %90’ını oluşturuyordu. Zaman içerisinde bu oranı %70-80’lere indirmiştik. Hedefimiz %40’lara indirmekti. Bu sene fırsat oldu ve özel sektörde nitelikli, düzgün firmalarla çalışmaya başladık. Başak Matbaacılık olarak belirli bir çizgimiz olduğu için müşteri bulmakta ve potansiyel müşterilerimizin bizi bulmalarında çok zorluk yaşamıyoruz. Açık sözlü, net, düzgün iş yapan, işine sahip çıkan ve dışarıya da bu mesajı verebilen bir kültür oluştu. Müşteri de bu kültüre güveniyor ve tonlarca kâğıdını getirerek bizimle çalışıyor.
Yayın sektörü büyüyor ve rekabetin arttığı bir noktaya gelindi. Son üç dört yıldır hep yukarıya doğru olan büyüme bu senede devam ediyor. Ama bu büyümenin bir karşılığı var mı, gelecek nasıl şekillenir, bilemiyorum. Umalım, bu pandemi süreciyle birlikte daha fazla olumsuzluk yaşanmaz, üretilen işler insanların elinde mal kalmaz. Herkes daha çok ve daha çeşitli iş yaptırma çabası içerisinde. Bu alana yeni giren firmalar da var. Bu büyüme pazarda karşılık bulur mu, bunu önümüzdeki süreç gösterecek.
Eski ve yeni müşterilerden düşük tirajlı işler de kabul ediyor musunuz?
İşi küçük, büyük diye ayırmıyoruz. Müşteri memnuniyetine odaklı çalışıyoruz. Başak Matbaası’nda 100 adet iş de bastırabilirsiniz, milyon adet iş de bastırabilirsiniz. Böyle bir ayrım yapmıyoruz. Bazen kurumsal müşterilerimiz “O işimiz küçüktü, size göndermedik” diyorlar, bizi büyük gördükleri için teşekkür ediyoruz. Web ofsetlerimizde bile 50 bin – 100 bin adet bastırdığı kitabı sezon sonunda 3 bin adet daha bastırmak isteyen müşterimize hayır demiyoruz, 3 bin tirajlı işini de basıyoruz. Sadece mevcut müşterilerimizin değil, yeni müşterilerimizin de küçük – büyük her işini kabul ediyoruz.
Önümüzdeki süreçte yeni yatırım planınız var mı?
İşletmemiz yaşayan bir organizma gibi kendini sürekli geliştiriyor, yeniliyor; ihtiyaç oldukça yeni yatırımlar yapıyoruz. Son röportajımızdan bu yana yine makinelerin önüne toplama makineleri vs. gibi donanımlara 400 – 500 bin avroluk yatırım yaptık.
Öztürk: ‘Müşterinin çok sayıda seçeneği var ama bizim vasıflarımız onları bize yöneltiyor”
Müşterilerden sizi zorlayan talepler de geliyor mu?
Müşterilerimizin bizi zorlaması zaten bizim beklentimiz, onların ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda çözümler üretiyoruz. Bu nedenle otokontrolü nitelikli olan yazılımlar vs. kullanmaya başladık. Bu sayede çıkan malların barkodlanması, hangi malın nereye gideceği vs. ile ilgili birtakım taleplere karşılık verebiliyoruz. Bazı müşterilerimizin ürünleri (onların kolileri, paletleri) ayrı ayrı barkodlu, karekodlu oluyor. Bu sayede; müşterimiz ürünlerinin hangi şehre, kime gönderildiğini biliyor ve bayilerini takip edebilmesi kolaylaşıyor. İzmir’deki bayisi Manisa’ya, Manisa’daki İzmir’e mal satamıyor. Bayilik sistemini oturtmak için müşterilerimizin böyle bir otokontrol çözümüne ihtiyaçları vardı, biz bu çözümleri de sunuyoruz.
Bu müşteri sadakati de sağlıyor, değil mi?
Zaten farkınız yoksa neden size gelip iş yaptırsınlar? Fiyatınızla, kalitenizle, ödeme koşullarınızla cazip olacaksınız; güler yüzlü olacaksınız, hızlı iş üreteceksiniz. Tüm tekliflerinizi çekici hale getirmelisiniz ki müşteri size gelsin. Yoksa onların da çok sayıda seçeneği var. Müşteri bu vasıfları bizde görüyor ve bize geliyor.